"Open your eyes... Open your eyes..." - Vanilla Sky
"They are coming!" - Lord of the Rings
"Winter is coming!" - Game of Thrones

6 Aralık 2012 Perşembe

İlluminati: Yeni Dünya Düzeni / Sembolizme Giriş (2. Kısım)

İlluminati sembolizmini duymayan, kalmış mıdır sahiden?
Peki, şayet gerçekten İlluminati'yi anlamak istiyorlarsa insanlar; neden müzik kliplerinde ya da çizgi filmlerde yer alan "subliminal mesaj" sembolizmini aramak yerine, en basit örneğiyle ülkelerin armalarına bakmayı seçmezler?
Sizce, sadece "medya ile sınırlı kalacak" çapta küçük bir oluşum mu İlluminati? Ki medya, "dünyaya açılan pencere"dir bir nevi, ironiyi de siz düşünün...
Neyse, gelelim sembolizmin kökenine...
Ülkelerin armalarına baktığımızda, sembolizmin ne denli büyük yer kapladığını görürüz;
(bkz. ülke armalarının listesi)

Haliyle mevzu ülkelerin arması olduğunda, bütüne bakmak gerektiği kanısındayım. Bu yüzden de tüm listenin (bkz.)'ını vermiş bulunmaktayım.
Armaları incelediğimizde bir çoğunda tekrarlanan ve dolayısıyla dikkat çeken bazı semboller mevcuttur. Örneğin; aslan, kartal, güneş...vb.
Sizce bunun nedeni nedir hiç düşündünüz mü?

Elbette ki bu; ülkelerin anlam açıklamalarında yaptığı üzere; "aslan; güç", "kartal; kalkan" ya da "güneş; barış" temsili olduğundan ötürü değil. Peki, velev ki asıl anlamlarıdır bunlar, yine de düşünmeden edemiyorum;
Dünyada tüm ülkeler bir armaya sahipken, sayısı bir elin parmağını geçmeyecek azınlıkta olan bir kaç bağımsız ada dışında, konumu başta olmak üzere, bir çok özelliğiyle hatırı sayılı ölçüde önemli bir ülke olan Türkiye, neden bir armaya sahip değil? İlginç değil mi sizce de?
Neden ilginç olduğuna gelince; eğer ülkelerin armaları, söylendiği üzere, ülkenin "idari yapısına" ya da "felsefesine" dair bilgi veriyor ise şayet;
Örneğin; mottosu "yurtta sulh, cihanda sulh" olan Türkiye'de bir armaya sahip olabilir ve "güneş" sembolünü kullanabilirdi. Ya da dünyanın en kuvvetli üçüncü ordusu (TSK)'na sahip olduğundan ötürü, armasında "kartal"ı da sembolize edebilirdi.
Verdiğim bu en basit ve yüzeysel örnek dahi, beni bu sembolizmi araştırmaya itiyor ister istemez...

Çok daha geriye gidelim öyleyse...

Bu sembolizmin kaynaklarını ve esasen hangi anlamları içerdiğini inceleyelim;


ASLAN

  • Antik Mısır, Mithra
  • ASLAN; RA'nın "ilahi irade" temsili
  • İKİZ ASLAN; "RA'nın aslanları"
Giriş
Eski uygarlıkların çoğunda genellikle "sıklıkla" kullanılmış "aslan sembolü"yle, en çok Antik Mısır ve Mithra kültürlerinde karşılaşırız.
"Aslan sembolü", "insan için" her şeyden önce; "güç", "kudret", "hükümdarlık", "asalet" ve "cesaret" sembolüdür. Günümüzde de, aynı anlamda kullanıldığını görürüz sıklıkla. (Ya da açıklaması bu şekilde yapıldığından ötürü, buna inanmayı tercih ederiz).
Fakat, "aslan sembolü" ulvi(1) anlamda kullanıldığında, genellikle "yüksek idare mekanizması"nın "hükümdarlığını, egemenliğini, iktidarını, kudretini ve yeryüzündeki icra gücünü" simgelemektedir.

"Semavi(2) Yönetim"e tradisyon(3)larda genellikle iki özellik; "ışık" ve "güç" yakıştırılır. Bu sebeple, bu özelliklere; insanlara göre ışığı en iyi temsil eden; "güneş", gücü en iyi temsil eden ise; "aslan" olmuştur. Bu yüzden de, kimi tradisyonlarda "aslan" ve "güneş"in birlikte temsil edildiği veya ilişkilendirildiği görülür.
Ancak bu semboller, Ezoterik(4) bilgilere sahip inisiye(5)ler için; fiziksel güneşi ya da fiziksel gücü değil, "spiritüel(6) güneş"i ve "spiritüel kudret"i ifade ederdi.

Günümüzde "Aslan Sembolizmi"nde öne çıkan armalar;
Bavyera Arması
Birleşik Krallık Arması
Sözlük:

  1. Ulvi: Yüce.
  2. Semavi: Gök.
  3. Tradisyon: Genelek.
  4. Ezoterik: "İçrek"; belirli bir insan topluluğunun dışında, kimseye bildirilmeyen ve yalnızca sınırlı / dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi, öğreti...vb.
  5. İnisiye: "Ezoterik inisiyasyon / erginlenme / tekris"; dışarıdaki / harici / bigane kişinin içeri alınması, mahrem kılınması, Ezoterik topluluğun üyesi durumuna getirilmesi, Ezoterik bilginin ışığına kavuşması.
  6. Spiritüel: Tinsel / ruhsal / manevi.

Antik Mısır, Mithra
Eski uygarlıkların çoğunda, genellikle "sıklıkla" kullanılmış olan "aslan sembolü"nü "giriş bölümü"nde yüzeysel olarak inceledim. Ve ilk etapta, "insanlar için" öncelikle "güç ve cesaretin sembolü" olarak karşımıza çıkmakta olduğunu gördük. Günümüzde de aynı anlamlar içererek kullanıldığını gördük ya da açıklaması bu şekilde yapıldığından ötürü, buna inanmayı tercih edebileceğimiz kanısına vardık. Yanı sıra Ezoterizm'deki "en temel anlamları" hakkında genel bir giriş yaptım. Şimdi de daha detaylı inceleyeceğim;

"Aslan sembolü"nün kullanımının Ezoterizm'de, birbiri içine gizlenmiş, birden fazla anlamı vardır. En genel anlamıyla, "ilahi irade"yi sembolize eder.

Önemli Not:
Eski kültürlere ait Ezoterik bilgilere göre; "ilah" kavramı, "tek tanrılı din olan İslam'a ve Allah inancına", tamamıyla zıt düşmektedir. Çünkü, eski kültürlerin büyük bir çoğunluğu "güneşe tapmışlardır". Yani "ilah" kavramları "güneş"i temsil etmektedir.
İslam'da sabah namazının "güneş doğmadan önce" ve akşam namazının da "güneş batmadan önce" kılınmasının sebebi budur; Müslüman'ın, ibadetini güneşle ilişkilendirilmemesi. Çünkü eski kültürler ibadetlerinin çoğunu, "güneşin doğuşu" ve "batışı"nda yaparlardı.
Yanı sıra Altın takının haram kılınması mevzusu vardır İslam'da. Kesinlikle doğruluğunu savunmayacağım, sadece kişisel fikrimi, "olabilir mi?" düşüncesiyle dile getireceğim.
Altın madeni Ezoterizm'de güneşle ilişkilendirilir, tıpkı gümüş madeninin Ay'la ilişkilendirildiği gibi. Acaba, "haram kılınmasının sebebi bu olabilir mi?" diye düşünmedim değil birden. Ama o zaman kadına da haram kılınmaz mıydı? Bilemedim. Bilen varsa da açıklasın, ben zaten araştıracağım. Aklıma takıldı. :)
Neyse, "İslam'da Altın takı" ile ilgili görüşlerim dışındakileri cebimize koyup, devam edelim.

En genel anlamıyla "ilahi irade" temsili olan "aslan sembolü"nü daha da irdelediğimizde, "giriş bölümü"nde de söylediğim üzere; hemen hemen her yerde, "güneş sembolü"yle birlikte kullanıldığını görürüz. Bunu, aslan heykellerinin ya da resimlerinin üstlerine işlenmiş yıldızlardan anlamak mümkündür.

Birbirlerinden oldukça uzak bölgelerde varlığını sürdüren ve birbirinden farklı "inisiyatik kültürler"e ait "aslan sembolleri"nin, yıldızlarla süslenmiş olduğu görülür. Örneğin; Mısır ve Mithra Kültleri'nde önemli bir yer tutan "aslan sembolleri"nde de durum aynıdır. (bkz. Şekil A, Şekil B)


Şekil A; Mısır Kültürü'ne ait "İkiz Aslanlar"ın üstleri, yıldızlarla süslenmiş durumdadır. İki aslanın tam ortasında bulunan "Güneş Kursu", soldan ve sağdan iki yarım ay çizerek, aslanların sırtına yaslanmıştır.



Şekil B; Mitra İnisiyasyonu'na ait, Nemrut Dağı heykellerinden olan "aslan sembolü" de aynı temaları içerir. Her iki "aslan sembolü"nde de ortak tema yıldızlardır, yani güneşler.

Aslan sembolünün en üst kısmında bulunan üç yıldızın diğerlerinden daha ayrıcalıklı çizilmiş olduğunu görüyoruz. Bu üç yıldızın diğerlerinden daha büyük olduğunu ve diğerlerine oranla daha fazla ışın saçmakta olduğu görülmektedir. Bu yıldızlar, üçlü bir yıldız olan "Sirius A, Sirius B ve Sirius C"nin sembolleridir.

Kabartmada tüm bu konuları birbiriyle bağlantılandıran bir başka sembol ise, aslanın göğsüne yerleştirilmiş olan "Yay"dır. Yay, Ezoterizm'de "göklerin hakimiyeti"nin sembolü olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden semboller, birbiriyle bağlantılı ve oldukça yerinde kullanılmışlardır.


Astrolojik bir işaret olarak Aslan;

Sfenks
Ezoterik Dünya Tarihi; Tufan'dan sonraki bizim devremizin başlangıcı olarak, M.Ö. 10.950 tarihini göstermektedir. Bu ise; Atlantis'in yok olduğu tarihe ve Astrolojik Çağlar'da, Aslan Burcu'na denk gelmektedir.

Mısır kültüründe rastladığımız Sfenks'in aslan vücudu, aynı zamanda bu anıyı da günümüze taşımaktadır. Yani hem Atlantis'in batışını, hem de bizim devremizin başlangıcını üstü kapalı bir şekilde dile getirmektedir.

Peki, vücudu aslan olan bu mimari yapının, başı neden aslan değil de, bir insan başıdır?

Günümüze yapılmış kehanet;

Sfenks'in başının insan, vücudunun ise aslan olması öncelikle bir "dönüşümün sembolü"dür. Vücudu ve başı farklı canlılar, mitolojik bir anlatım üslubu olarak çeşitli ulusların efsanelerinde yer almıştır. Örneğin; denizkızı bunlardan biridir. Sfenks'te "dönüşüm sembolizmi"nden kasıt; "insanla, aslan arasındadır".

Bu dönüşümü Ezoterizm; "insanlaşan aslanlar" olarak tanımlar. Yani; bilgelikten uzaklaşan, bizim devremizin insan­larıdır burada anlatılmak istenilen. İnsanlığın aşağıya inişi, bu sembolün içinde gizlenmiş durumdadır. Sfenks bu ha­liyle; bizim devremizin "hemen başı"nda, henüz bu dönüşümün "ilk başlangıcı"nı ifade eder. Yani henüz, sırların tamamen unutulmadığı dönemi...


Ancak, sembolün içindeki gizli mesaj bununla kısıtlı de­ğildir. Başının insan, fakat vücudunun aslan olması iki ayrı anla­ma sahiptir; burada hem "geçmişe", hem de "geleceğe" ait bir me­saj gizlidir. Bir zamanlar aslanla sembolize edilen bilgeliğin, bir gün yeniden dünya üzerinde yaşanacağı yani; "insanların aslanlaşacağı" da anlatılmak istenmektedir.

Bu özelliğiyle, geleceğe ait bir kehaneti de gündeme ge­tirmektedir. Sfenks; binlerce yıl öncesinin hem bir anısını, hem de binlerce yıl öncesinin bir kehanetini günümüze kadar "ses­siz" bir şekilde taşımıştır. Sfenks, bu kehanetinde şu sözleri fısıldamaktadır;
"Bir zamanlar kaybolan bilgelik, bir gün yeniden ortaya çıkacak ve insanlar aslanlaşacaktır."

İnsanlığın fiziksel ve ruhsal açıdan, "aşamalı olarak aşağı­ya iniş sürecinin, belli bir noktada dip yaptıktan sonra, yeniden bir tırmanışa geçeceğini" ve bunun da Kova Çağı'nda meyda­na geleceğini söyleyen Ezoterik kayıtlarla, tüm bunlar birebir örtüşmektedir.
Astrolojik Çağlar'ı gösteren çi­zelgeye bakıldığında; Aslan Çağı'nın tam karşıtı olan çağın, Kova Çağı olduğunu görürüz. Eski gelenekler, bu geçişin tam tarihini 2012 yılı olarak göstermektedirler. Aynı tarihe Astrolojik Çağlar çizelgesinden de ulaşılmaktadır.
Bu tarihle ilgili birçok kehanet vardır. Bu kehanetlerden bazılarına göre; söz konusu tarih, "aynı zamanda Atlantis'e ait çok önemli belgelerin, gün ışığına çıkacağının da tarihidir".



Mısır'da "aslan insanlar" ve "aslanlaşan insanlar" yukarıdaki şekilde olduğu gibi sembolleştirilmişti. Sembolün başı üzerine resmedilen "yılan", "aslan insan"ın kökenini ve bilgeliğini göstermektedir. "Aslan" ve "yılan" birbirlerini tamamlayıcı semboller olarak kullanılmıştır. Böylelikle "aslan insan sembolü"nün, aynı zamanda "galaktik ırk"ın da sembolü olduğu anlatılmış olmaktadır.

Piramitler'in binlerce yıllık bekçisi olan Sfenks, belli ki sadece Piramit­ler'e bekçilik etmemiş, aynı zamanda büyük bir sırrın da bekçiliğini yaparak, günümüze kadar gelebilmesini sağlamıştır. Bunu bugün, daha iyi anlıyoruz.

Kaynak: Antik Mısır Gizemleri

KARTAL - İKİ BAŞLI KARTAL

  • Antik Mısır, Sümer, Aztek, Hitit, Hun, Çin, Japon, Hint, Şamanizm
  • KARTAL; (1)"Maddeye hakim olmak, maddeyi kontrol altında tutmak, alçaktaki güçleri yok etmek.", (2)"Yüksek bilgiyle temas edebilmek, yüksek enerji, yüksek şuur, yüksek fikirlerle temas etmek ve onları hayata geçirmek."
  • İKİ BAŞLI KARTAL; (1) "Yüksek irade mekanizması.", (2)"Gözü her şeyi gören vicdan."
  • "A" HARFİ; (1)"Mısır Hiyeroglif sisteminde "A" harfi, "kartal figürü" temsili.", (2)"Kaynak, güç." 
Günümüzde Kartal sembolizminde öne çıkan armalar;
Amerika Birleşik Devletleri










Almanya

Rusya Federasyonu











Pek çok gelenekte kutsal bir yeri olan kartal sembolü; "yükselme", "güneş", "ateş", "ışık" ve "göz" sembolleriyle ilişkilendirilen, Ezoterik bir semboldür.

Ezoterizm ve Neospiritüalist görüşte; kartalların çok yükseğe çıkabilmelerinin sonucunda, "yüksek bilgi"yle temas edebilmeleri, kartal sembolünün "ana fikri"ni oluşturmaktadır. Bu da; "yüksek enerji"ler, "yüksek tesir"ler, "yüksek şuur" ve "yüksek fikirlerle temas etmek ve onları hayata geçirmek" anlamındadır.

Pek çok sembolde ve alegoride kartal, bir kurban taşırken betimlenir. Bu; daha alt seviyeli varlıkların, güçlerin ve içgüdülerin, "daha yüksek güçler" için feda edilmesinin sembolüdür.

Mısır Hiyeroglif sisteminde "A" harfi, kartal figürü ile temsil edilir ki bu da; "hayatın sıcaklığı"nın, "kaynağı"nın ve "gücü"nün sembolüdür. Kartal, güneşin ışıkları altında yaşayan bir kuştur. Dolayısıyla, özünde ışıklı bir kuş olduğu kabul edilir ve "hava" ile "ateş" unsurlarını birlikte barındırır.

Kartal, İkizler Burcu'ndayken tamamen veya kısmi bir bölünme yaşar ve böylelikle "İki Başlı Kartal" ortaya çıkar. İki başlılık, kartala 360 dereceyi aşan bir görüş açısı sağlar. Bu da; "Yüksek İrade Mekanizması'nın gözünden hiçbir şeyin kaçmadığı"nın ifadesidir. Mekanizma hem fiziksel alemde, hem de fizik ötesi alemde olan her şeyi görmektedir. Yani Yüksek İdare Mekanizması; insanların hem fiziksel eylemlerini, hem de düşüncelerini ve niyetlerini gözlemektedir. Bu yönüyle kartal aynı zamanda; "gözü her şeyi gören vicdan"ın simgesidir.

Fakat en önemlisi; tüm kuşlardan daha yüksekte uçtuğu ve bu yüzden "ilahi olana en uygun sembol" olduğu varsayılan kartal; uçma ve ateş saçma yeteneği sayesinde, "hakimiyet kurmak" ve "daha alçaktaki güçleri yok etmek" için yükselmek, tüm kartal sembolizminin "en temel" karakteristiğini oluşturur.

Kaynak:
  • SALT, Alparslan; Semboller; RM Yayınları; İstanbul 2006.
  • EBERHARD, Wolfram; Çin Simgeleri Sözlüğü; Kabalcı Yayınları; İstanbul 2000.
  • CIRLOT, J. E. ; A Dictionary of Symbols; Dover Publications; New York 2002.
Dünyaya hükmeden, gelmiş geçmiş neredeyse tüm devletlerin ve geçmiş uygarlıkların neden bu sembolizmi kullanmış oldukları, umarım şimdi kafanızda daha çok netleşmiştir...
İllüminati, "Yeni Dünya Düzeni" yolunda bize ileride detaylı olarak işleyeceğim, "medya ile akıl kontrolü" uygulamasıyla Materyalizm kölesi etmiştir. İstediğimiz kadar inkar edelim, hiçbirimiz köle olduğumuzun farkında değiliz. Zaten bu yüzden, bu bloğun başlığı olarak "oysa ki uyuyanlar; uyuduklarının farkında değillerdir" mottosunu seçtim.
Beni asıl korkutan ise; Realizm sandığımız, Materyalizm'in kölesi olduğumuz gerçeği! Kölesiyiz, çünkü en basit örneğiyle Ezoterizm'i reddederiz...
Neden mi bunu söyledim?
Çünkü bir yandan; içinde bulunduğumuz devirde ve ulaştığımız bu teknolojiyle dahi, hala sırrını çözemediğimiz ve inşa edemediğimiz Piramitlerin, Antik Mısır'da nasıl yapılabildiğini sorguluyoruz.
Sizce de sebebi ortada değil mi? "Yeni Düzya Düzeni" bizi, Ezoterizm'e inanmamaya programladı. Devamlı olarak; "bilimi mutlak gerçek kabul edip, gerisini sorgulamamızı" söyleyip durdu yıllarca...
Örneğin Astroloji... Gazete köşelerinde yapılan absürt burç yorumlarından ibaret sanır ve burç yorumlarının mutlak gerçeği olarak, o yorumları kabulleniriz. Sonra da, "6 milyar insanın karakter özelliklerini, 12 burç mu belirleyecek? O zaman kimsenin birbirinden farkı kalmazdı." deriz ve geçiştiririz. Çünkü bu, bize göre akılcılıktır.
Peki öyleyse bizlere "mutlak gerçek" diye sundukları "bilim"e bakalım; şayet Ezoterizm ile gerçekten ilgisi yoksa, sizce tıbbın simgesi olarak neden Antik Mısır Gizemlerinden biri olan, "Thot'un Asası" kullanılır? Buyurun;
Tıbbın Simgesi
 Bunu bir düşünün... :)

GÜNEŞ

  • Antik Mısır
  • RA / HORUS; "Güneş Tanrısı"

Ra, Mısır Mitolojisi'nde güneş tanrısıdır. Kutsal merkezi Heliopolis'dir. Genellikle, başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. Eski tanrı Atum'la bir tutularak; IV. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur.
Kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. Ra, daha sonra Osiris, firavun ilan edilmiştir. Osiris'ten sonra ise Set, Osiris'i öldürerek başa geçmiştir. Set'en sonra babasının öcünü alarak Horus firavun olmuştur. Horus'u da kapsamış ve Ra-Horakhty (ya da Ra-Horus) ismini almıştır.
Güneş, Ra'nın sembolüdür; tüm vücudunu ya da gözünü temsil eder. Ra'nın sembolleri, güneş sembolleridir, Phoenix'e benzer bir özelliği vardır; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğar. E.A. Wallis Budge'a göre; Ra, Mısır'ın tek tanrısı (monteizm) idi. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını oluşturuyordu.

TANRILIĞI
(M.Ö. 2400); ulusal bir tanrılığa ulaştı, ve daha sonra Amun ile birleşip Amun-Ra'yı oluşturdu. Ra diğer tanrılardan daha köklü bir yapıya sahip olduğundan çoğu olaylarda diğer tanrılara emir verdiği ve yönetici olduğu vurgulanmaktadır.Amun-Ra en güçlü tanrıydı ve Mısır'ı bir teokrasi'ye çevirdi. Sonraki zamanlarda; yeryüzü tanrısı Atum Güneş'i batıran tanrı olduğuna inanıldığı için; Ra'nın güneş battıktan sonraki haliydi. Khepri; güneşi gökyüzünde hareket ettiren tanrı; zamanla Ra'nın bir parçası oldu; Ra'yı doğan güneş kıldı.
Amon-Ra'nın kimliği Yunan ve Roma Mitolojilerinde Jupiter ile birleşmiş; Zeus'un şehri DiospolisThebes'a adanmıştı. M.Ö. 14'üncü yüzyıla kadar aynı şekilde varolan Ra; Akhenaten zamanında Aten tek tanrısına inanış geçtiğinde tek tanrılığını yitirdi.
Ancak; Ra her zaman tek tanrı olarak görülüyordu. Ra'ya İlahi (M.Ö. 1370), panteizm doğasında; Ra'nın gelen çoktanrıcılıkla olan savaşını anlatıyordu. İçinde birçok tanrı'nın ayrı bir tanrı olarak değil de; Ra'nın bir parçası olarak varolduğunu anlatıyordu. Örnek olarak:

"Şükürler olsun o Ra 'ya; Gücü yaratan, Ament'in alışkanlıklarının içine giren; bakın Temu'nun vücuduna."
"Şükürler olsun o Ra'ya. Gücü yaratan, Anubis'in gizli yerlerine giren, bakın Khepera'nın vücuduna."

GÜNEŞ SALTANAT KAYIĞI
Ra her gece Duat (öbür dünya)'a geçmek için; bir saltanat kayığı ile yolculuğa çıkardı. Sabahları Atet, öğleden sonraları da Sektet eşlik ederdi. Maat, kaos antitezinde; kayığın gideceği yolu belirlerdi.
Ay'ın sembolü Thoth eşlik eder; Horus'un yanında geceleri beklerdi.
Bir çok diğer tanrı bu kayıkla beraber eşlik etmiştir Mehen'in yardımcılığında. Mehen kayığı; karanlık canavarlardan korurdu. İlk Mitoloji'de; Set kayığı koruyordu ve Apep saldırıyordu. Ancak daha sonraki mitolojilerde; Set şeytan olarak görüldü ve Thoth Set şeytanına karşı kayığı koruyordu. Güneş tutulmalarını da; kayığın korunamaması yüzünden olduğuna inanılırdı.
Ra'yı Güneş tanrısı olarak kabul edenler için; Mısır'da; Tanrı yaşam ve ışıktı. En iyi şekilde Güneş tarafından temsil edilebiliyordu; çünkü Dünya'yı ıstıyordu ve fotosentez sayesinde enerji veriyordu. Güneş bu noktada; insanların Ra'yı anlaması için bir metafordur.

HATHOR VE RA
Tanrıça Hathor ve Ra bir zamanlar kavga ederler, ve Hathor Mısır'ı terkeder. Ra hemen O'nu özlediğini anlar; ama Hathor dişi bir aslan'a dönüşmüştür ve kendisine yaklaşan her insan ve tanrıyı yokeder. Bu Hathor-Sekhmet tanrıçalarının da özelliğini belirler. Daha sonrasında; Thoth; Hathor'a bir şişe iksir hazırlar ve sonra tekrardan Hathor'a dönüşür.










"İlluminati: Yeni Dünya Düzeni" Giriş (1. Kısım)

İlgimi çeken her şeyde olduğu gibi, İlluminati'yi de oldukça uzun zamandır araştırıyorum...
Şüphesiz ki; hakkında en çok konuşulan ve teoriler üretilen, bir kesim tarafından en çok ciddiye alınan, bir kesim tarafından ise, en çok ti'ye alınan bir topluluk İlluminati. Ve evet, ben bu topluluğu "en çok ciddiye alan" kesimin içerisindeyim.

Bir çok kitap, blog, video, vb. kaynak mevcut İlluminati hakkında teoriler öne süren, "bir de ben eksik kalayım" değil aslında yaptığım... İlluminati ve sistemini daha iyi anlayabilmek ya da kendimce belki de anlatabilmek adına; son zamanlarda sayıları yazık ki gitgide artan bir kesimin yaptığı gibi, "orada şu subliminal mesaj" ya da "burada göz var" demek yerine, çok daha kapsamlı bilgilere ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyim ben. Fakat biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, sır perdesi asla yeterince aralanmayacaktır. Sonuç itibariyle, izin verdikleri kadarını görebilmekteyiz; şayet aklımızı kullanırsak...
İşte bu noktada önemli olan ise; "ne yapabiliriz" kısmıdır. Bu bloğun oluşum amacı da budur zaten.
Bu yüzden en başa gidiyorum ve resmi kaynaklarda yer alan bilgiler ile giriş yapıyorum;

İlluminati

Adam Weishaupt, İlluminati topluluğunun kurucusu.
İlluminati (çoğul bir sözcük olup Latince; illuminatus, Türkçe; aydınlanmış); tarihteki adıyla "Bavyeralı İlluminati", Rönesans döneminde 1 Mayıs 1776 tarihinde Ingolstad'ta (Yukarı Bavyera), Ingolstadt Üniversitesi klise hukuku profesörlerinden biri olan Cizvit Adam Weishaupt tarafından beş kişiyle kurulmuş cemiyettir. 
Adam Weishaupt, başlangıçta topluluğun isminin "Perfectibilists (Mükemmelleştiriciler)" olmasını planlamıştır. Grup ayrıca Bavyeran İlluminati diye de adlandırılır. İdeolojisine "İllüminizm" denir.
Aydınlanma Çağı'nın bir kolu olarak, özgür düşünceyi temel edinmiş üyelerden oluşan İlluminati topluluğu, Masonluğu model almıştır. Gizli bir yemin etmiş ve üstlerine, itaat edeceklerine dair ant içmişlerdir. İlluminati üyeleri, her biri farklı derecelere sahip olmak üzere üç ana sınıfa ayrılmış ve pek çok İlluminati grubu, var olan Masonik Loca üyeliklerini iptal ettirmiştir. 
Brunswick dükü Ferdinand ve diplomat Franz Xaver von Zwack gibi pek çok önemli isim, entellektüel ve politikacı kendilerini İlluminati topluluğunun üyesi saymıştır. Topluluğunun pek çok Avrupa ülkesinde şubesi açılmış ve on yıl içerisinde 2000'e yakın üyesi olmuştur. Edebiyat dünyasından Johann Wolfgang von Goethe, Johann Gottfried Herder ve ayrıca Gotha ile Weimar düklerinin ilgisini çekmiştir. 
"İşine gelmeyenlerin resmi kayıtlara geçirdikleri tespitlerine göre" ise Modern İlluminati; zihin kontrolü uygulayarak hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni (New World Order / NWO)'ni sağlamak amacıyla hareket ettiği iddia edilen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen ancak; "faaliyeti ve varlığı kanıtlanamamış" bir yapılanmadır. 
"İşine gelmeyenlerin resmi kayıtlara geçirdikleri tespitlerine göre" Komplo Teorileri;
Bazı komplo teorisyenleri İlluminati üyelerini, "ışığın insanları" ya da "aydınlanmışlar" olarak addetmektedirler. 
Mark Dice, David Icke, Texe Marrs, Ryan Burke, Jüri Lina ve Morgan Gricar gibi yazarların belirttiğine göre; Bavreya İlluminati halen faal olan bir örgüttür. Pek çok teori; dünyadaki birçok siyasi, askeri ve ekonomik olayın sorumlusunu, gizli bir örgüt olan İlluminati olarak göstermektedir. Komplo teorisyenlerine göre; birçok ABD Başkanı, bu örgüte doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmektedir. Ayrıca birçok tanınmış çocuk çizgi filmlerinde "bilinçaltı mesajları"yla, "beyin yıkama" gerçekleştirildiği iddia edilmektedir. 
Myron Fagan'a göre; Waterloo Savaşı, Fransız İhtilali, John F. Kennedy suikastı bu örgütün işidir. 
1797 ve 1798 yılları arasında yayınlanan Augustin Barruel'in "Memoirs Illustrating the History of Jacobinism" ve John Robinson'un "Proofs of a Conspiracy" kitaplarında; "İlluminati'nin ayakta kaldığı" ve "Fransız İhtilali'nin mimarı olduğu" gibi uluslararası komplo teorileri ortaya atılmıştır. 
Madem böyle diyor resmi kaynaklar, bize de irdelemek düşüyor... Nitekim ayrıntılardır yolumuza ışık tutan.
Önemi olan her noktayı bold yazdım ki, gözümüze çarpabilsin. Tek tek inceleyeceğim hepsini, elimden geldiğince... Fakat, dikkat çekmek istediklerimi araştırmak size kalıyor bu noktada. Şayet kökenini anlayamazsanız ve İlluminati'yle gerçekten ilgiliyseniz; çoğularının sandığı gibi "orada subliminal mesaj", "burada göz var" demekten öteye gidemezseniz. Ve hal böyle olduğu sürece, boyun eğmeye zorlandığımız Yeni Dünya Düzeni'nin kölesi olmaya yazık ki mahkum kalırsınız. Hoş, karşı çıksak dahi, istemeden de olsa, bir şekilde boyun eğmeye zorlanıyoruz ya, neyse...
Tabi yine hatırlatacağım; yalnızca aklımızı kullandığımız sürece, "bilmemizi istedikleri kadarını" anlayabileceğiz, fazlasını değil. Şayet tamamını çözebilen olsa idi; sanıyorum ki Yeni Dünya Düzeni'ni yıkılmaya mahkumdu.
Neyse, sözü fazla uzatmadan başlıyorum;

İlluminati'nin, tarihte "Bavyeralı İlluminati" diye anıldığını öğrediğimize göre; ilk etapta "çok daha fazla geriye gitmek", bana göre "kafa karışıklığı"ndan fazlasına sebep olmayacaktır. Bu nedenle "çıkış noktası" olarak, "Bavyera"yı seçiyorum. Zaten ayrıntılara girdikçe; hiç çabalamadan da olsa, ne kadar geriye gideceğimizi göreceğiz hep birlikte... Bu noktada ise Bavyera'nın neresi olduğunu, tarihçesini ve öne çıkan özelliklerini incelemektir en doğru olan;

Bavyera
Bayrak
Arma








Bavyera (Almanca; Bayern, Freistaat Bayern); Almanya'nın güneydoğusunda bulunan ve yüzölçümü bakımından Almanya'nın en büyük eyaletinin adıdır, başkenti Münih'tir. Diğer önemli kentleri arasında Nürnberg, Regensburg, Bamberg ve Würzburg vardır. Batıda Baden-Württemberg ve Hessen eyaletleri, kuzeyde Thüringen ve Sachsen eyaletleri, doğuda Çek Cumhuriyeti, güney ve güneybatıda Avusturya ile çevrilidir. 
TarihçeBavyera'nın bilinen ilk halkı Keltler'dir. M.Ö. 10'dan sonra Keltler, kuzeydeki Töton kavimleri ile güneydeki Romalıların arasında sıkışmaya başlamıştır. Romalılar bölgenin güneyini Raetia ve Noricum olarak ikiye bölmüş ve Tötonların akınlarını önlemek için, kuzey sınırı boyunca kaleler kurmuşlardır. Güneyde Augusta Vindelicorum (Augsburg), Cambodunum (Kempten), Castra Batava (Passau), Castra Regina (Regensburg) gibi giderek gelişen Roma kolonileri kurulmuştur.  
5. yüzyıldaki sürekli Germen saldırıları sonucunda, bölgedeki Roma etkisi silinmiştir. Zamanla Elbe yöresinden, Bohemya, Moravya ve Macaristan'dan gelip bölgeye yerleşen kabileler Keltler ve Romalılarla kaynaşmıştır. Bölgeye adını veren kavim Baiuvariler (Bavyeralılar) M.S. 500-800 arasında güneye yerleşmişlerdir. Bölgenin güneybatı kesimi Alamanların, kuzeyi de Frankların ve Thüringenlilerin eline geçmiştir.  
Bavyera, 7. ve 8. yüzyıllarda İrlandalı ve İskoçyalı keşişlerin (Aziz Boniface, Aziz Korbinian, Aziz Emmeram ve Aziz Rupert) çabalarıyla Hıristiyanlaşmıştır. 555-758 arasında bölgeyi yöneten Agilolfing ailesinden gelen Frank düklerinin son temsilcisi III. Tassilo, Charlemagne'a yenilince Bavyera, Karolenj İmparatorluğu'na katılmıştır. 
817'de imparatorluğun bölünmesi üzerine, merkezi Regensburg olan Bavyera düklüğü, Doğu Frank toprakları içinde yer almıştır. 1180'de Kutsal Roma-Germen imparatoru I. Friedrich (Barbarossa), Bavyera'yı kont Otto von Wittelsbach'a vermiştir. Bavyera 1918'e değin, bu ailenin yönetiminde kalmıştır. Wittelsbachlar başlangıçta bugünkü Bavyera'nın yalnızca güneydoğu kesiminde egemen olmuşlardır. Geri kalan topraklar, sayısız imparatorluk kentleri (Reichsstadte), manastır mülkleri ve aile malikaneleri biçiminde bölünmüştür. 1214'te Pfalz toprakları Bavyera'ya katılmıştır. 14. ve 15. yüzyıllarda bölünmeler yüzünden dükler güçlerini yitirmiş, sonunda IV. Albrecht, Bavyera'yı yeniden birleştirerek Münih'i başkent yapmıştır.  
IV. Wilhelm reform hareketlerine karşı koymuş, onun ardılı V. Albrecht döneminde Bavyera, koyu bir Katolik bölgesi olmuştur. I. Maximillian Otuz Yıl Savaşları (1618-1648)'nda Habsburgların yanında yer almış ve yeni topraklar ilhak ederek Bavyera'nın konumunu güçlendirmiştir. Kendisi de elektör ünvanını almıştır. 18. yüzyılda ülke, İspanya, Avusturya ve Bavyera veraset savaşları nedeniyle harabeye dönmüştür.  
1800'de Fransız orduları Münih'i işgal etmiştir. Bavyera ertesi yıl Fransa'nın müttefiki olmuş ve Avusturya'nın zararına topraklarını genişletmiştir. Böylece 1806'ya doğru aşağı yukarı bugünkü sınırlarına ulaşmış ve krallığa dönüşmüştür. 1813'te Leipzig Çarpışması'ndan kısa bir süre önce Napolyon ile ilişkilerini kesen Bavyera, 1815'te Alman Konfederasyonu'na katılmıştır. I. Maximillian  ve I. Ludwig dönemlerinde sağlam temellere kavuşan Bavyera'da ilk anayasa ilan edilerek parlamento ve yerel yönetim oluşturulmuş, vergi reformu gerçekleştirilmiştir. 1848'de bütün Almanya'yı saran ayaklanmalar sırasında Ludwig tahttan çekilerek, yerini oğlu II. Maximillian'a bırakmıştır.  
II. Maximillian iç reformları sürdürerek, güzel sanatları ve bilimsel çalışmaları desteklemiştir. Yerine geçen II. Ludwig, Bismarck'ın yaptığı, Prusya önderliğindeki nir Alman birliğine katılma önerisini reddetmiş ve 1866'daki Avusturya-Prusya Savaşı'nda Avusturya'nın yanında yer almıştır. Prusya'nın kazandığı kolay zafer ve izlediği ılımlı politika, Bavyera'yı 1870-1871 Fransız-Alman Savaşı'nda Prusya'yı desteklemeye ve daha sonra Prusya kralı I. Wilhelm'in yönetimi altında, Alman İmparatorluğu'nun kurulması çalışmalarına katılmaya yöneltmiştir.  
Bavyera, 1871 Alman Anayasası uyarınca diplomasi, ordu, demiryolu ve posta hizmetleri alanında özerk kalmakla birlikte, genelde Alman İmparatorluğu'nun yönetimi altına girmiştir. I. Dünya Savaşı sonunda kral III. Ludwig çekilme zorunda bırakılmış ve cumhuriyet ilan edilmiştir. Bundan sonraki beş yıl sürekli, karışıklıklarla geçmiştir. 1919'da sosyalist önder Kurt Eisner öldürülmüştür ve kısa ömürlü bir Sovyet Cumhuriyeti kurulmuştur. 1920 ve 1921'de sağ darbeler olmuştur; 1923'te Adolf Hitler ve general Erich Ludendorff, Münih'te başarısız bir darbe girişiminde bulunmuşlardır.  
II. Dünya Savaşı'ndan sonra Bavyera, Almanya'nın ABD işgali altındaki bölgesinde kalmıştır. Pfalz bölgesi yeni oluşturulan Rheinland-Pfalz eyaletine bağlanmıştır. 1948 Anayasası (Grundgesetz) ile Bavyera, Almanya'nın bir eyaleti olmuştur.  
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Bavyera
Bavyera'nın öne çıkan diğer özellikleri;
  • Cermen kökenli Bavarii kavminin, zamanında buraya yerleşmesi sebebiyle ismi "Bavaria" ya da "Bayern" olarak kalan eyalettir. Fakat burada yaşayan insanlar, Cermen olmayan, Kelt kökenli Boii kavminin soyundan gelmektedir. Diğer Almanlar tarafından dışlanmalarının ve konuştukları dilin/lehçenin farklı olmasının sebebinin "bu olduğu" bazı kişilerce düşünülmektedir. Fakat yanı sıra Bavyeralılara göre, onlar Alman değil, Bavyeralıdır. Bu yüzden, zaman zaman Almanya'dan ayrılmayı talep ederler.
  • 12 milyon nüfusuna rağmen, Almanya'nın en zengin ve sanayinin yoğun olduğu eyalettir. Die Welt gazetesinin haberine göre ise; bu "eyaletin" ekonomisi, "Türkiye'nin ekonomisi" ile neredeyse aynı büyüklüktedir.
  • Ünlü Alman şirketlerinden merkezi bu eyalette yer alan başlıca şirketler; BMW, Audi, Siemens, Allianz, Infineon, Puma, Adidas, BSH Group, Man Group.
  • Dünyada bilinen, ilk seri bira üretimi burada başlamıştır ve bu Bavyeralıların gurur kaynağıdır.
  • Dünya çapında bilinen, tanınmış kralları ve evliliği şerefine kutlamalar yaptıkları festivalleri Oktoberfest ile de tanınmaktadırlar.
  • Almanya'nın en güçlü takımı Bayern München bu eyalettendir. 66.000 kişi kapasiteli Allianz Arena Stadı bu eyalete yapılmış ve Bayern München'e tahsis edilmiştir.
  • Porno sektörü içerisinde vatandaşları, özel geleneksel kıyafetleri (dirndl) ve eyaletleri ile hatırı sayılır yere sahiptirler. Fakat halkı bundan rahatsız değildir. Sıklıkla düzenledikleri festivallere (örn. bkz. Octoberfest), bu özel geleneksel kıyafetleri (dirndl) ile katılırlar.
  • Nazizm'in doğduğu eyalettir.
  • İlluminati'nin kurulduğu eyalettir.
Altı çizilen belli kelimeler olduğunda, iş ilginçleşmeye başlıyor haliyle... Eğer parçaları gerçekten birleştirebilmek istiyorsanız, tekrar söyleyeceğim gibi; dikkat çektiğim her noktayı araştırmak ve incelemek de oldukça önemli.
Fakat yine de düşünmeden edemiyorum; 
Bir eyalet nasıl oluyor da düşük nüfusuna rağmen, bizim ülkemizle neredeyse eşdeğer ekonomiye sahip olabiliyor? Sanayinin yoğun ve gelişmiş olması sebebiyle diyecektir çoğu kişi...
Peki, adını sağdığım ya da sayamadığım bir çok dev şirket; neden bu eyalette yer almakta ve pek çok alanda sektörü hükmetmekte? 
Almanya'nın en güçlü takımı olmasının yanı sıra, neredeyse dünyanın en güçlü takımlarının arasında yer alan Bayern München nasıl buradan çıkabilmiştir? 
Oktoberfest'in özelliği nedir, tüm dünyada ilgi görmesini sağlayan?
Porno sektöründe neden bu denli yere sahiptirler?
Nazizm'in burada doğmasının sebebi nedir?
Ve son olarak İlluminati'nin temeli neden bu bölgede atılmıştır?

Tüm bunların cevabını tam olarak bulamamakla birlikte, anlamakta çok da zorlanmıyorum aslında...

3 Aralık 2012 Pazartesi

İlluminati: Yeni Dünya Düzeni


Bu savaş hakkında hissetmemiz gerektiği gibi, bize söylendiği gibi hissetmiyorum. Amerikan devletinin bize emrettiği ve öğrettiği gibi hissetmiyorum.
Bakın, söylüyorum; benim aklım öyle çalışmıyor! Bir moron gibi yaptığım bir şey var; adı "düşünmek"! Kendi görüşlerimi de oluşturmayı sevdiğim için, pek sevilen bir Amerikalı değilim. Bana söylendiği anda yerde yuvarlanmıyorum! Ne yazık ki çoğu Amerikalı, emir verildiği anda yerde yuvarlanır... Ben öyle değilim.
Hayatımda uyduğum kesin kurallarım var. Birinci kuralım; devletin bana söylediği hiçbir şeye inanmamaktır! Hiçbir şeye!
Ayrıca bu ülkedeki medya ve basın organlarını pek ciddiye almam; 1. Körfez Savaşı zamanında Savunma Bakanlığı'nın gönüllü çalışanlarından fazlası olmamışlardır. Çoğunlukla Amerikan Hükümeti'nin halkla ilişkiler bölümü gibi çalışmaktadırlar... Onları dinlemem, ülkeme gerçekten inanıyorum! Ve şunu da söylemeliyim; sarı kurdeleler ve Amerikan bayrakları beni pek ağlatmaz!
İşleri biraz dengelemek için bizi birleştiren şeylerden bahsetmek istiyorum; farklarımızdan ziyade, benzer yönlerimizi vurgulayan şeyler... Çünkü hep bu ülkede farklarımızdan bahsedilir! Medya veya siyasetçiler hep bizi bölen şeylerden bahseder. Bizi, birbirimizden farklı yapan şeyler...
Bütün toplumlardaki yönetici sınıflar hep böyle çalışır; geri kalan insanları bölmeye çalışırlar! Zenginler parayı alıp kaçmak için; alt ve orta sınıfları birbirlerine kırdırırlar! Oldukça basit bir şey ve hep işe yarar...
Farklı olan herhangi bir şey hakkında konuşurlar; ırk, din, etnik ve milli geçmiş, iş, gelir, eğitim, sosyal statü, cinsiyet... Birbirimizle kavga etmemiz ve onların bankaya gidebilmesi için herhangi bir şey!
Bu ülkede ekonomi ve sınıfları nasıl tanımlarım biliyor musunuz?
Üst sınıf; parayı elinde tutar ve hiç vergi ödemez!
Orta sınıf; bütün vergileri öder ve bütün işleri yerine getirir!
Fakirler de; "orta sınıfı" ürkütmek için vardır! Çünkü, "işlerine" gitmeleri gerekmektedir!

- George Carlin, 1991

Politikacılar bu kelimeyi bilirler, sizin üzerinizde kullanırlar!
Politikacılar geleneksel olarak üç şeyin arkasına saklanmışlardır; bayrak, incil ve çocuklar.
- "Hiç bir çocuk arkada kalmasın!"
- "Hiç bir çocuk arkada kalmasın!"
Yaa! Öyle mi? Kısa zaman önce, onlara "üstünlük" sağlamaktan bahsediyordun?
"Avantaj", "arkada kalan"; biri burada hızını kaybediyor…
Ancak bir sebebi var… Bir sebebi var… Bunun "bir" sebebi var!
"Eğitimin rezil oluşu"nun bir sebebi var; "asla düzelmemesi" ile aynı sebep!
Asla düzelmeyecek! Boşuna beklemeyin…
Elde ettiğinizle mutlu olun…
Çünkü, bu ülkenin sahipleri bunu istemezler!
"Gerçek sahipleri"nden bahsediyorum!
Büyük ve zengin "gerçek sahipleri"!
"Her şeyi denetleyen" ve "her şeye karar veren" büyük ve zengin iş hissedarları…
Politikacıları unutun! Onlar önemsiz!
POLİTİKACILAR; "SİZE SEÇİM HAKKI TANINDI"ĞI FİKRİNİ SÜRDÜRMEK İÇİN VARLAR!
HAKKINIZ YOK! SEÇİM HAKKINIZ YOK!
SAHİPLERİNİZ VAR!
SİZE SAHİPLER! HER ŞEYE SAHİPLER!
BÜTÜN ÖNEMLİ TOPRAKLARA SAHİPLER!
KOLEKTİF ŞİRKETLERİ DENETLİYORLAR VE ONLARA SAHİPLER!
UZUN ZAMANDIR SENATO, MECLİS, HÜKÜMET BİNALARI, BELEDİYELERE SAHİPLER!
HAKİMLER ARKA CEPLERİNDE!
BÜTÜN BÜYÜK MEDYA VE HABER ŞİRKETLERİNE DE SAHİPLER!
DUYDUĞUNUZ BÜTÜN HABER VE BİLGİLERİ DENETLİYORLAR!
SİZİ, HAYALARINIZDAN TUTUYORLAR!
HER SENE, MİLYARLARCA DOLARI LOBİLEŞMEK İÇİN KULLANIYORLAR! İSTEDİKLERİNİ ELDE ETMEK İÇİN LOBİLEŞİYORLAR!
NE İSTEDİKLERİNİ BİLİYORUZ;
BAŞKALARINA "DAHA AZ" VE KENDİLERİNE "DAHA ÇOK" İSTİYORLAR!
NE İSTEMEDİKLERİNİ SİZE SÖYLEYEYİM;
"ELEŞTİREL DÜŞÜNEN" VATANDAŞLAR İSTEMİYORLAR!
İYİ DERECEDE BİLGİLENDİRİLMİŞ VE EĞİTİM GÖRMÜŞ İNSANLAR İSTEMİYORLAR! BU; İLGİLERİNİ ÇEKMİYOR, BU; ONLARIN İŞİNE GELMİYOR, BU; ÇIKARLARINA AYKIRI!
BİLİYOR MUSUNUZ?
MUTFAK MASASININ ETRAFINDA 30 SENE EVVEL BATAN BİR SİSTEMİN, "ONLARI NASIL BECERDİĞİ"Nİ DÜŞÜNECEK KADAR "ZEKİ" İNSANLAR İSTEMİYORLAR! BUNU İSTEMEZLER!
NE İSTİYORLAR BİLİYOR MUSUNUZ?
"USLU ÇALIŞANLAR" İSTİYORLAR! "USLU ÇALIŞANLAR"!
MAKİNELERİ ÇALIŞTIRIP, BELGELERİ YAZABİLECEK KADAR "ZEKİ" VE PASİFÇE, GİTGİDE BOKTANLAŞAN İŞLERDE "DAHA AZ MAAŞLA", "DAHA UZUN SÜRELERDE", "DAHA AZ HAKLARLA", "FAZLA MESAİNİN OLMADIĞI", "ALMAYA GELDİĞİNDE "YOK" OLAN EMEKLİLİKLERLE" ÇALIŞACAK KADAR "APTAL" OLAN İNSANLAR!
VE ŞİMDİ DE "EMEKLİLİK MAAŞINIZIN" PEŞİNDELER…
EMEKLİLİK PARANIZI GERİ İSTİYORLAR!
GERİ İSTİYORLAR; Kİ WALL SOKAĞI’NDAKİ SABIKALI ARKADAŞLARINA VEREBİLSİNLER!
VE BİLİYOR MUSUNUZ? ALIRLAR!
SİZDEN HEPSİNİ, ÖYLE YA DA BÖYLE ALIRLAR…
ÇÜNKÜ BURAYA SAHİPLER!

BU, "BÜYÜK BİR CEMİYET"!
"VE SİZ ÜYE DEĞİLSİNİZ"…
"SİZLER VE BEN, "BÜYÜK CEMİYET"E ÜYE DEĞİLİZ"!

- George Carlin, 2005

"KONTROLÜN EN İYİSİ; ÖZGÜR OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜN, AMA EN TEMELDEN YÖNLENDİRİLİP, DİKTE ETTİRİLDİĞİNDİR"!
Diktatörlüğün bir şeklinde; hapishane demirlerini görüp, dokunabilirsin.
"Öbüründe ise; demirleri görmezsin ve kendini özgür sanırsın"!
"İNSAN IRKI, TOPLU HİPNOZ TESİRİ ALTINDADIR"!
"BİZ, BU İNSANLAR TARAFINDAN HİPNOTİZE EDİLİYORUZ"!
Haber sunucuları, politikacılar, öğretmenler, konuşmacılar...
BİZ, "İNANILMAZ DERECEDE HASTA İNSANLAR TARAFINDAN YÖNETİLEN" BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ!
"BİZE ANLATILANLA, GERÇEKTE OLANLAR ARASINDAKİ UÇURUM, KESİNLİKLE ÇOK BÜYÜK"!
"VE DÜNYADAKİ EN BÜYÜK HİPNOTİZMACI; ODANIN KÖŞESİNDE DURAN, DİKDÖRTGEN BİR KUTU"...
"ARALIKSIZ BİR BİÇİMDE; "GERÇEĞİN NE OLDUĞUNA" BİZİ İNANDIRMAYA ÇALIŞIYOR"!

- David Icke